Şekerci, yaptığı değerlendirmede, gerçeğin yerini algının, hakikatin yerini sanal dünyanın aldığı bir dönemde yaşandığını belirterek, bu dönüşümün toplumsal yapıyı derinden etkilediğini ifade etti. Eğitim anlayışında da ciddi bir değişim yaşandığını vurgulayan Şekerci, bilgiye ve öğretmene hürmeti esas alan geleneksel talebe bilincinin zayıfladığını, öğretmenin giderek bir “bakıcı” konumuna indirgenmeye çalışıldığını dile getirdi.

“Mahremiyet Sosyal Medya ile Tükendi”

Sosyal medyanın mahremiyet üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çeken Şekerci, aile içi iletişimsizliğin çocukları küçük ekranlara mahkûm ettiğini, bu durumun ise beğeni bağımlısı ve sanal dünyada yönünü kaybeden bir gençlik ortaya çıkardığını ifade etti.

Toplumsal hassasiyetlerde yaşanan değişime de değinen Şekerci, geçmişte Ramazan ayında kamusal alanda yeme içmeden kaçınacak kadar saygı kültürüne sahip bir toplumdan, bugün birkaç beğeni uğruna dini değerlerle alay edebilen bir noktaya gelinmesinin düşündürücü olduğunu söyledi.

“Mesele İdeolojik Değil, Patolojik”

Söz konusu paylaşımların bilinçli bir din karşıtlığından ziyade, sanal dünyaya bağımlılığın doğurduğu patolojik bir sürecin sonucu olduğunu vurgulayan Şekerci, bu tür içeriklerin daha fazla görünür kılınmasının sorunu büyütebileceği uyarısında bulundu.

“Şüyuu vukuundan beterdir” sözünü hatırlatan Şekerci, çözümün yalnızca adli veya güvenlik tedbirlerinde aranmasının yeterli olmayacağını belirtti.

“Kalıcı ve Değer Temelli Çözümler Üretilmeli”

Açıklamasının sonunda Şekerci, sanal dünyanın ayartıcı etkisine karşı kalıcı, bilinçlendirici ve değer temelli politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayarak, nesilleri ifsat eden ve masumiyeti zedeleyen bu sürece karşı toplumun tüm paydaşlarının sorumluluk alması çağrısında bulundu.