ABDURRAHMAN ÖRNEK ornekabdurrahman@gmail.com

BEN NESLİ VE BELİRSİZ GELECEK KAYGISI

22 Haziran 2018 Cuma 22:41

Ben nesli de her olumsuz örnekte  olduğu gibi yine  ABD ‘de 1960 lı yıllarda başlayıp 1980 li-1990’lı yıllar da %80’ leri aşan bir kitle haline geldi. Ben nesli kendisini merkeze alarak kendisine  aşırı bir özgüven duyan yani diğer bir tabirle “narsistleşmiş” kendine tapan,  -haşa- kendini Tanrı gibi gören bir nesildir. “Narsistler kendilerine fazlaca odaklanıp diğer insanların bakış açılarını anlamaya çalışmayan tiplerdir”. Biz duygusunu öldüren ve hor gören ben neslinin, aşırı derecede yayılmasında geleneğin güçsüzleşmesi ,bireyciliğin yayılması yönünde ise çevrenin sunduğu olumsuz katkıların payı oldukça büyüktür.  Bu boşluğu fark eden ve bireysel arzularına fazlasıyla odaklanan bu  nesil kendisini ben nesli olarak topluma kabul ettirdi .Ailelerde de çocuklarına karşı aşırı bir ilgi oluştu. Kuşkusuz bu neslin oluşmasında  anne babaların çocuklarına yükledikleri aşırı özgüven  ve çocuklarıyla sürekli övünme ihtiyacı, kendisinden başka ilgileneceği kimsenin kalmadığı umarsız  nesiller oluşmasına sebep oldu. Çocuk daha anne karnında iken reklam sektörü çocuğun cinsiyetine göre çocuk odası hazırlama konusunda aileleri ikna ediyor çünkü reklam sektörleri çocuğun odasını çocuğun kişiliğine ve bireyselliğine göre düzenliyor.  Çocuklarına tapma noktasına gelen aileler ataerkil aile yapısından çocuk merkezli, çocuk erkil aile yapısına dönüştü. Bu sonucu kibir fırsatına çeviren   bu nesil çevresine  lider gibi davranarak kendi dışındakileri küçümsemeye başladı. Anne babalardaki diğer bir hata da çocuklarına “sen nasıl istersen,  senin kararına saygılıyım, karar senin” gibi ifadelerle çocukların karar verme yaşından önce onları  bencil bir hale sokmalarıdır. Birçok aile “çocukları terbiye etmenin” hele de ergenlik çağındakilerin ruh sağlığını bozduğunu savunuyor. Bu savunmaları fırsat bilen  ben nesli ise buradayım diye meydan okumaya devam ediyor.   Önceki nesilde anne, baba ve büyüklere karşı çocuklarda bir saygı ve haddini bilmişlik varken, sonrasında kısmen çocuklar da olmasına karşın , yine anne baba tavırlarında çocukları bağımsız ve otoritesiz bırakma hastalığı, çocuklarda istediğini yap algısına dönüştü. Aynı zamanda genel geçer toplumsal normların gevşemesi ve  kendini sorgulatır duruma getirmesi de  bir etken olmuştur. Televizyon ,reklamlar, internet ve  kişisel gelişim kitaplarının yoğun şekilde basımı sonucu kişisel gelişim uzmanlarının da fırsatçılık yaparak bizim neslimizi de ben nesli kategorisine dahil etmeleridir. Bu nesil öğretmenleriyle ya da büyükleriyle konuştuklarında sanki arkadaşlarıyla konuşur  gibi konuşuyorlar. Burada bazı öğretmenler ve büyükler sırf bu tür öğrencilerin kendilerine saygıları azalmasın diye bu tür yanlış tavırları düzeltmek istemiyorlar. Öğretmen özdenetiminin zayıflığı öğrencilerde not korkusunu da ortadan kaldırdı. Öğrenci sistem değişiklikleri nedeniyle not için öğretmenin ayağına gitmiyor tam  tersi not öğrencinin ayağına geliyor. Yani az çalışmaya karşı yüksek not. Öğrencilerin kendilerine olan güvenleri okuldaki derslerde gösterdikleri becerilerden daha fazla. Diğer yandan derslerdeki başarısızlıkları sorgulanan öğrencilerin gerekli gereksiz savunmaya geçmeleri de ben neslindeki öz güven patlamasından kaynaklanıyor. Karne sevinciyle evlerine mutlu dönen öğrencilerin bir yılın sonunda bilgi ve eğitim yönünden ise oldukça yoksun oldukları görülmektedir.

       Bir  büyüğün bir tavsiyede bulunursa hemen “dediğini yapma” ve  “neden niçin yapmamı istiyorsun” diye sor gibi telkinler karşıya olan güveni ciddi derecede zedelemiş durumda. Ayrıca kız yada erkeklere kim olursa olsun tanıştıkları kişiyle önce flört etmesini  tavsiye ederek geleceğini hemen onunla kurgulamamasını ,diğerleri ile de flört ederek hayat arkadaşını bir kıyaslama sonucu seçmesini öğrettiler. Nikahsız olarak aynı mekanda bir, iki, üç yada daha fazla yıl birlikte yaşayarak ve hiçbir bağlayıcılığı olmayan bu birliktelik her iki tarafın kendisine yeni bir arkadaş bulmasıyla hiç yaşanmamış olarak son bulmasına neden oluyor. Bugün boşanmalar  gençlerin evliliğe de tek başına karar vermesi ayrılınca da hiç kimseyi dinlemeden -moda söylem olan-“ karşılıklı saygı çerçevesinde boşanıyoruz” noktasına  geldi. Bu tür kırılmalar için önleyici tedbir olan  aile ve   mahalle denetimi gibi denetimler  çöpe atılmış durumda. Kadınlar da 30-40 yıl önceki kadınlık duygusuyla 2000 li yıllardan sonra kadınlık duygusu  arasında fark oluştu. Elbiseye göre ayakkabı ve  çanta , arkadaş grubuna göre iletişim dili gibi farklı davranış şekilleri oluşmaya başladı. Ben bir bireyim anlayışı, başkalarının ne  söylediklerini umursamama ve nezaket anlayışındaki çöküş ne isterse onu giyme, bedenimse benim bedenim gibi söylemler tabusunu getirdi. Tabi ki ABD’ de başlayan bu baskın ben nesli anlayışı diğer ülkelere de hızla yayılmış oldu. Türkiye’de de etkin olarak 1990 ve  2000 li(milenyum) yılı milat alınırsa ,sonrasında bu nesilde ciddi artış oldu. Ben neslinin oluşmasında içine doğduğunuz dönemin karakteri, içinde doğduğunuz aileden daha çok etkili olmuştur.   “İnsan içinde yaşadığı çağa babasından daha çok benzer”diyen   J.M.Twenge’nin sözü gerçekleşmiş oldu. 1990 -2000 arası üniversite öğrencileri birkaç kişi ile bir araya gelerek öğrenci evlerinde kalırken 2000’ ler den sonra milenyum kuşağıyla beraber genelde tek başına ya da  kız arkadaşıyla beraber stüdyo dairelerde kalınmaya başlandı.

Bu nesil kendi hakkında fazla düşünmeyip kendisiyle ilgili her şeyi düşünülmüş olarak görüyor. Bunun sonucunda ciddi beğenmişlik patlaması yaşıyor. En önemli özelliği özgürlüğü ve bireyselliği doğal karşılayıp  kendi ihtiyaçlarını ilk sıraya  koyarak kendilerinden memnun olmaya odaklanırlar. Aşırı özsaygının yanında, aynı zamanda isteklerini ve ihtiyaçlarını da açıklamaktan çekinmeyen gururlu özgür birey havasına da bürünmektedirler. Kendine inanma ve diğerlerinin ne düşündüğünün umurunda olmadığı bir yaşam felsefesi. Başkalarını sevmeden önce kendisini seven ben nesli bencil, kendini beğenmiş, hedonist ve kendisi dışındakileri hizmetçi vasıfsız bir yığın olarak görmektedir. Ben neslinde yapmacık tavırlı, sakin, doğal ve mutlu görünmek bir nevi moda olmuş durumda. Diğer yandan son zamanlarda vurgu yapılan deistlikte ben neslinin bir ürünü. Din üzerinden ya da dünyevileşme üzerinden kendi dinini kendin yarat şeklinde argümanlar oluştu. Kişisel inançlar,  yaptığım iyi ya da kötü fiiller benimle Allah arasında gibi kültürel din anlayışı oluştu. Özsaygının güçlülüğü çocuklarda beyinlerinin gelişiminden ziyade davranışlarının gelişimini öne çıkarmaktadır. Çünkü ben nesli çocukları hiçbir şey yapmadan kendilerinin mükemmel olduğuna inandıklarından hiçbir şey yapma gereği hissetmiyorlar. Gençlerin sağlam olmayan temeller üzerine inşa ettikleri öz saygıları, hayatın zorlayıcı gerçekleriyle karşılaşıldığında başa bela olabiliyor. Çocuklara istediğin her şey olabilirsin telkinleri,  bir gün ünlü bir film yıldızı, şöhretli bir sporcu ya da zengin olacağı hayalini dayattı. Dayatılan bu telkinler gençlerin elinde ise sadece boş birer hayal olarak kaldı.

Çocukların ben nesli çemberine girmemesi için bağımsız küçük birer yetişkin gibi hareket etmediği, dünya sanki onların çevresinde dönüyormuş gibi hissettiren aşırı bir ilginin olmadığı, mutlu bir çevre sunarak mümkün olabilir. Bireylerde evrensel kişiliğin oluşması için insanın cemiyet içinde ve diğer insanlarla birlikte yaşaması ve etkileşim içinde olması gerek. Yeniden karar almada  büyüklerin görüşlerine ve sözlerine itibar etmeliler. Tecrübe ile enerjiyi buluşturup iyilik ve güzellik yolunda yolcu olmalılar.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #