15 Temmuz Akşamı darbeci çetenin başkent Ankara’da ele geçirmek istediği ve işgal ettiği noktalara halkın hücum edip izin vermemesiyle bu şeytan oyunu başarısızlığa uğradı. O gece hepimiz dışarıda büyük bir özgürlük mücadelesi verdik. Sıradan denilen vatandaş bir generalin bir başbakanın sorumluluğunu ve apoletini takıp meydanlara çıktı. Peki neler oldu o gece. Saat 22:30 civarında İstanbuldan gelen bir telefonla gazeteci yazar Fatih Tezcan’ın ‘Darbe var sokağa çıkın’ twitleri attığını öğrendim. Twittera girince doğru olduğunu gördüm. İşte kritik saatler o zaman başladı. Özellikle Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ferasetli davranıp attığı twitlerle halkı ve teşkilatını ‘Bende meydana gidiyorum’ diyerek darbeye direnişe çağırdı. Buna herkesin ihtiyacı vardı çünkü kimsenin sesinin çıkmadığı herkesin şaşkınlıkla kurumsal bir yerden açıklama bekleyip neyin ne olduğunu anlamaya çalıştığı anlarda 1 Milyona yakın üyesi olan bir teşkilat başkanının çağrısı herkese güven verdi ve sokağa çıkılması gerektiğini gösterdi. Sonrasında Başbakan ve Cumhurbaşkanının açıklamaları geldi. Bana göre o gecenin en önemli kahramanlarından biriside Ali YALÇIN ve Memur-Sen teşkilatlarıydı. Memur Sen Ankara İl başkanlığı basın danışmanlığı yaptığım için İl Başkanı Mustafa KIR’la SMS, Sosyal medya ve telefonlarla herkesi meydanlara çağırdık, bizde dışarı çıktık. Ya koyun gibi sürü muamelesine tutulacaktı bu millet ya da aslan gibi kükreyecekti. Memur Sen Ankara il Başkanı Mustafa Kır aynı zamanda da 120 civarında STK’nın üye olduğu ASTP (Ankara Sivil Toplum Platformu) başkanı olduğu için geçmişten gelen eylem tecrübemizle hareket ettik ama şöyle de bir korkum olmadı değil: Cumhurbaşkanı halkı sokağa çıkın deyince içimden ‘Eyvah bu millet nasıl olsa hesabı sandıkta görürüz çıkmaya gerek yok’ derse ne yaparız diye endişelendim. Çünkü bizde geçmişte yaptığımız başörtüsü, katsayı adaletsizliği yada insan hakları ihlalleri karşıtı eylemlerimizde büyük katılımları sağlayamıyorduk. Sebebi de insanımızın ‘nasıl olsa Tayyip Erdoğan, Ak Parti halleder’ demeleriydi. Halbuki biz kamuda başörtüsü ve kılık kıyafet serbestisi için 10 Milyon imza kampanyası yaparken sivil irade olarak hükümete bir nevi yol açıp onu eleştirecek odaklara karşı ’10 Milyon imza var kardeşim vatandaş bunu istiyor’ dedirtecek bir koz veriyorduk. Şimdi ise durum daha vahimdi ama Allah şükür korktuğum olmadı. O gece Memur Sen, Milli Görüşe bağlı STK’lar, İHH, Ülkü Ocakları ve adını yer darlığından dolayı zikredemediğim onlarca teşkilat organize olmanın gücünü gösterdiler. Darbecilerin ve paralelcilerin destekçileri bu milleti diri diri toprağa gömemeyeceklerini gördüler. Bu millet güneşin tekrar doğacağına umudu olduğu için sabaha kadar sokaktaydı. Sefere giden millet geri döndü. Bu darbe girişimi Türkiye halkına kimliğini yeniden kazandıran bir olay oldu. İslam dünyası anlamsız savaşların vicdansız terör eylemlerinin içinde paramparça olmuş birbirinin yardımına koşmak yerine birbirini boğazlarken 15 Temmuz gecesi doğan fecr-i sadıkla yeniden birlik ve beraberliğimiz sağlandı. Ak Partilisinden CHP’lisine herkes vesayetçi zihniyete dur dedi Alem-i İslama ve tüm dünyaya büyük bir dayanışma örneği gösterdi. Bu milleti uyandırmak yatağından silkelemek için bundan daha büyük ne gibi bir felaket olabilirdi ki? Bu yazıyı yazdığım vakit şehit olan kardeşlerimizin cenazelerin katılmak için yollara düşeceğiz. Onların ruhlarına bir Fatiha rica ediyorum. Şimdi asıl mesele ihanet içinde ihanetin olduğu bu ucuz atlatılmayan tehlikeye zamanında destek vermiş bürokrasisinden iş dünyasına bir çok isme ne yapılacağı. Bana göre özellikle bürokraside paralle zamanında birlikte olup cebini dolduran ama kendini eleştirenlere karşıda ‘Ben paralelle bakın şöyle mücadele ediyorum’ diyerek yaptıkları yolsuzluklarını örtmeye çalışanlara artık kulak asılmaması gerekiyor. Bir örnek vereyim. Şu an Milli Eğitim Bakanlığında önemli bir genel müdürlüğü işgal eden bir ismin FETÖ’cü örgütlenmenin zirvede olduğu Nimet ÇUBUKÇU’nun zamanında eğitime %100 destek kampanyası çerçevesinde bakanlığa aldırdığı onbinlerce bilgisayar alım işinde haksız bir kdv muafiyeti sağlayarak büyük bir miktarda devleti zarara sokup satıcı firmanın karına kar kattırıyor. Yapılan soruşturmada suçu subüt buluyor ama o zaman ki bakan Nimet Çubukçu araya giren abiler (kendisini bakanlığa getiren ama şimdi AK Partiyle alakası kalmamış bakanında rica edip kurtardığı söyleniyor) ya da belki verilen yüklü himmetlerle paçayı yırtıyor. İsteyen yetkililer soruşturma dosyasını Teftiş Kurulu başkanı Atıf Ala’dan alabilir. Ve bu adamın arkadaşı da kaybettiği koltuğun hırsıyla kamudan haber verdiğini iddia eden bir siteden ‘One Minute Ali Yalçın’ diyerek darbe gecesi hayatını ortaya koyan yüzbinleri organize eden Ali Yalçını paralelci göstermeye çalışıp Memur Sen teşkilatı başkanlarına hakaretler eden yazılar yazıyor, yazdırıyor. Kendisi Afrikada paralelcilerin okullarında zamanında koyun koyuna gezerken şimdi gelmiş paralelin amacına ulaşsa ilk idam edeceği adamlardan birisi olan Ali Yalçın’a havlıyor. Buradan Cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, Milli Eğitim bakanı İsmet Yılmaza ve MEB müsteşarı Yusuf Tekin’e sesleniyorum. Herkes kimin ne olduğunu biliyor. Paralel yapıya destek çıkmış hatta paralel yapıda yetişipte şimdi sözde paralelle mücadele ediyorum ayağına yatan gece 1den sonra olayların hükümetin lehine döndüğünü görünce twit atmaya başlayan bürokrasiye çökmüş bu şer tiplere dikkat edin. Sokakta kanını döken hayatını veren vatandaş bunca fedakarlığı bu tip bürokratların ekmeğine yağ sürmek ya da koltuklarında daha fazla semirmeleri için yapmadı. Herkes sizden hukuk devleti sınırları içerisinde temizlik bekliyor.