Başbakan Gezi parkı olaylarında “Gençliği İhmal ettik” dedi.
Bu, Başbakan’ın 11 yıllık AK Parti iktidarı dönemi ile ilgili en önemli itiraftır.
Bu durumun kendisi, ne kadar esef verici ise bunun fark edilmesi de bir o kadar memnuniyet vericidir.
Gelin görün ki bunun laftan öteye gitmediğini görmek de ayrıca insanı üzüyor.
Rakamların söyledikleri gerçekleri inkâr etmek, divaneliktir.
AK Parti döneminde birçok konuda Türkiye çağ atladı.
Bunu inkâr edecek değiliz.
Ancak AK Partililer de şunu inkâr edecek durumda değiller ki; iktidarları döneminde öyle bir gençlik yetişti ki ülkenin geleceği gerçekten tehlike altında.
Maalesef AK Parti’nin gelecek öngörüsündeki gençlik inşasına yönelik politikaların ürkütücü boyutta tehlike arz ediyor.
İktidarı döneminde 5 Milli Eğitim Bakanı değişti ancak her bakanı sanki başka hükümetlerin bakanıymış gibi bambaşka politikalar uyguladı.
Tutturdukları AB sevdasının peşinden koştukları kadar insan kaynakları planlaması ve eğitim politikalarına önem verilmedi.
Şike yasasını 6 ay içerisinde iki kez meclisten geçiren hükümet, ülkenin geleceğini inşa edecek gençlerin, ortaöğretime geçiş sistemi ile ilgili kararı 10 yıldır verebilmiş değil. Ortaöğretime Geçiş Sistemi’nin nasıl olacağına ilişkin belirsizlikler hala devam ediyor.
Atama bekleyen yüzbinlerce öğretmen adayı ve bir o kadar öğretmen açığı varken, MEB’e yeterli kadro tahsis edilmeyip, yapılan havaalanları ve otoyollarla övünülüyor.
Öğretmeni hizmetlisinden az maaş alıyorken, İMF’ye borcun sıfırlanmasıyla övünülüyor
2 bin 625 okuldan sadece bin 268'inde kadrolu hizmetli varken, bağış toplayan okul müdürlerine caza yağdırılıyor.
Bir taraftan dindar gençlik yetiştirmekten bahsedilirken diğer taraftan zina suç olmaktan çıkarılıyor.
Şimdi memleketin gençliğinin nasıl heba edildiğine ilişkin çarpıcı bir tablo ve o tablonun sorumluları ile ilgili bir bilgiyi sizlerle paylaşacağım.
652 Sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bakanlığa;
Yükseköğretimin millî eğitim politikası bütünlüğü içinde yürütülmesini sağlamak için, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bakanlığa verilmiş olan görev ve sorumlulukları yerine getirmek;
Yükseköğretim politikasının, strateji ve amaçlarının belirlenmesi, geliştirilmesi ve etkili bir şekilde yürütülmesi için gerekli tedbirleri almak;
Yükseköğretime giriş sistemine ilişkin usûl ve esasların belirlenmesinde ilgili birim, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak;
Görevleri verilmiş.
Kâğıt üzerinde yani teoride gençliğin yüksek öğretim tercihleri konusunda ciddi bir tespit ve tevzi yapıldığını görmek mümkün.
Ama hayatın gerçeklerinin kâğıt üzerinde göründüğünden çok farklı olduğunu anlayabilmek için bazı üniversitelerin kontenjanları ve bu kontenjanlara yerleşen öğrenci sayılarına bakmak yeterli.
İşte o üzüntü verici tablo:
BÖLÜM ADI
KONTENJAN
YERLEŞEN
Amasya Üniversitesi Fen Edebiyat İstatistik
41
1
Bingöl Üniversitesi Ziraat Su Ürünleri Müh.
26
1
Bingöl Üniversitesi Toprak Bilimi Ve Bitki Bes.
31
1
Cumhuriyet Üniversitesi Jeofizik Müh.
41
1
Süleyman Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği
26
1
Tunceli Üniversitesi Kimya Mühendisliği
21
1
Tunceli Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği
26
1
Dumlupınar Üniversitesi Ağaç İşleri End. Müh.
29
0
Cumhuriyet Üniversitesi İstatistik
41
0
Aksaray Üniversitesi Maden Mühendisliği
41
0
Bu tablo gençliğimizin, Yükseköğretim ve milli eğitim politikalarımızın özet tablosudur.
Birileri her il’e üniversite kurmakla övünedursun, o üniversitelerde hangi bölümlerin açılması gerektiği, o bölümlere yönlendirilecek gençlerle ilgili insan kaynakları ve gelecek planlaması yapılmadığı sürece yapılan yatırımlar israftan başka bir şey değildir.
Peki, sizce bu tablonun sorumlusu kim?
Elbette sorumlu, milletin sorunlarını çözmesi için yetki verdiği AK Parti’dir.
Aslında bazen bizim alet olduğumuz bir oyun var ki o da bürokratları hedef tahtasına oturtulmasıdır.
Bir iktidarın politikaları için bürokratları sorumlu göstermek ve suçlamak tam bir hedef şaşırtmacadır…
Sorumlu bürokratlar falan değil.
O bürokratları işbaşına getiren veya affedilmez hatalarına rağmen onları orada tutan AK Parti’nin Milli Eğitim Bakanlarıdır.
AK Parti’nin eğitim politikası beni ürkütüyor ama bunu bir türlü AK Partililere anlatamıyoruz.