ASIM GÖZÜKARA asimgozukara@gmail.com

MEMUR-SEN'İN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİNİN ASIL SEBEBİ NE?

10 Temmuz 2015 Cuma 23:30

Türkiye’de siyasal hayatın en önemli probleminin muhalefet olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Muhalefet, denetim görevini yapmış, iktidara namzet olduğuna önce kendisi inanmış; sonra da halkı buna inandırmış olsa ülke şimdi olduğundan çok daha iyi bir noktada olurdu.

Benzer bir durum, sendikal alanda da yaşanıyor.

Sendikalar da en fazla üye sayısına ulaşıp kendi iş kolunda yetkili olmayı, bir nevi sendikal yaşamın iktidarında olmayı hedefler. Yetkili sendika olarak çalışma hayatı başta olmak üzere nasıl bir ülke ve dünya tasavvur ettiklerini ortaya koyar ve ülkeyi yönetenlere bunları kabul ettirmenin mücadelesini verirler. Sendikalar, eylem ve söylemleriyle çalışanların teveccühünü görürü ve aldıkları yetkiyle çalışanları temsil konumunda olurlar.

Normal şartlarda bütün siyasi partilerin fikirlerini iktidara taşıyıp ülkeyi yönetmeyi, bütün sendikaların da yetkili olup sendikal yaşamda söz sahibi olmayı hedeflemeleri gerekir.

Peki, bizde durum nasıl?

Bizde, muhalefetin yetersizliği, iktidarın elini güçlendiriyor, iktidarda olmanın kaçınılmaz yıpratıcılığına rağmen her seçim milletin alternatifsiz adresi olmanın rahatlığıyla hareket eden iktidar, demokrasinin en vazgeçilmez ayağı olan muhalefetin denetimi olmaksızın ülkeyi yönetiyor.

Sendikal alanda da durum bundan farklı değil. Özellikle memur sendikacılığının yasal zemine taşındığı 2002 yılından itibaren memurların yüzde sekseni sendika üyesi oldu.  Bu tarihten itibaren 7 yıl Kamu-Sen en fazla üyeye sahipken 2009’da kaptan koltuğuna geçen Memur-Sen, her geçen gün üye sayısını ve etkinliğini arttırarak 11 işkolunun tamamında yetkili oldu.

Artık memurlara ilişkin teklif, talep ve müzakerelerde hükümetin muhatabı Memur-Sen.

Memur-Sen 800 Bin üyesiyle en büyük konfederasyon olurken en yakın takipçisi 450 Bin üyeyle Kamu-Sen görünüyor. Nerdeyse iki katı.

Elbette her şey sayısal üstünlükten ibaret değil ancak demokrasilerde söz ve temsil hakkı çoğunluğa ait olduğu için Memur-Sen’in bu önlenemez yükselişi ve rakiplerinin adeta sendikal alandan silinmesinin sebepleri üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü gidişat, aynen siyasal alanda olduğu gibi sendikal alanda da Memur-Sen’in rakipsiz kaldığı, rakiplerinin eriyip inandırıcılıklarını yitirdikleri, yetkili olma hedefinden uzaklaştıkları bir noktaya doğru gidiyor. Bu durumu bir sorun olarak görüyorum ama Memur-Sen, Kamu-Sen veya KESK’in sorunu değil, tüm memurların, çalışma hayatının, demokrasinin hatta ülkenin sorunu. Çünkü yetkili sendika ve konfederasyonların rakiplerinin öyle şeyler söylemesi gerekir ki, bu söylemler kendilerini yetkili olmaya, düşüncelerini hükümete ve kamuoyuna anlatma ve kabul ettirme gücüne eriştirsin. Aksi takdirde yetkili sendika ve konfederasyonlar sendikal rakiplerinin baskısı ve denetimi olmamasının rahatlığıyla sendikacılık yaparlar.

Peki, Memur-Sen’in önlenemez yükselişi ve sendikal rakiplerinin adeta erimelerinin sebebi ne?

Rakipleri, bu büyümeyi iktidara yakın olmak, iktidarın nimetlerinden nemalanarak büyümekten ibaret bir sebebe bağlıyorlar.

Diğer sendika ve konfederasyonların bu soruya verdikleri cevabın basitliği Memur-Sen’in neden rakipsiz bir konfederasyona dönüştü konusunda yeterince fikir veriyor.

Hayır, Memur-Sen’in rakipsiz bir konfederasyona dönüşmesinin cevabı tek başına İktidara yakınlıkla izah edilemez.

Memur-Sen’in büyümesinin başlıca iki sebebi var. Bunlardan biri Memur-Sen’in kendisiyle, diğeri ise rakipleriyle ilgilidir.

Memur-Sen’in büyümesinin kendisiyle ilgili sebebi, sendikal varlık gerekçesini dayandırdığı değerler ve bu değerlerin hâkim olmasına yönelik kararlı mücadelesidir. Türkiye’de muhafazakâr kesimin sosyal, ekonomik, politik alandan silinmesine yönelik operasyonlar, tarihin doğal akışı içerisinde etkisini yitirmiş, yaşanan olumsuzluklar mütedeyyin insanların ulusal ve uluslar arası arenada seslerini yükselttikleri bir noktaya gelmiştir. Bunun sendikal alandaki ayağını üye sayısıyla, kurumsallaşmış teşkilatı ve etkinliğiyle Memur-Sen yürütüyor.

Bu gerekçeler, bir sivil toplum kuruluşunun “en büyük” olması için başlı başına yeter gerekçelerdir.

Memur-Sen’in rakipsiz hale gelmesinin diğer bir sebebi ise rakipleridir. Aynen siyasal alanda olduğu gibi sendikal alanda da rakipleriniz gündemleri, eylemleri ve söylemleriyle rakip olmaktan, ülkeye bir değer katmak ve ideolojik saplantılardan uzak, milletin taleplerini önceleyen bir duruşa sahip olmazlarsa çalışanlar alternatifsiz kalır ve en iyiye yönelerek onun rakipsiz yaparlar.

Evet, Türkiye’de Memur-Sen’i rakipsiz yapanlar, Memur-Sen’in rakipleridir.

Bu düşüncemde haklı olduğumu geçen gün yapılan bir toplantıda Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un  tavırlarından bir kez daha anladım.

O toplantıda neler olduğuna, kimin neyi savunup kimin neye kaşı çıktığına, kimin kendisine yakışan olgunlukla hareket ettiğine izleyen herkesin varacağı kanaat, Memur-Sen’in daha da büyüyeceği, Kamu-Sen’in ise her geçen gün eriyeceğini yönünde olur.

Toplantıda söz alan İsmail Koncuk, iktidarı eleştireyim derken mahalle kabadayısı edasıyla eğitim yöneticisi olan Eğitim-Bir-Sen üyelerini beceriksizlikle, ehliyetsiz ve liyakatsizlikle suçlamış ancak sendikalarının üyelerine yönelik bu ağır hakaretlere rağmen Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın Koncuk’un sözünü kesmemiş konuşma sırası kendisine geldiği zaman kürsüden düşüncelerini ifade etmeyi tercih etmiştir.

Ali Yalçın konuşmasında, 1 Mayıs’ın taksim tartışmalarının gölgesinde kalmasında rahatsızlıklarını, 1 Mayıs’ta anarşist eylemlerin değil çalışanların sorunlarının konuşulması gerektiğini, sendikaların bu ülkede çalışanların haklarını almak için mücadeleye değil vesayetin ırgatlığına soyunduğunu, sendikaların inanırlılıklarını ve güvenirliliklerini kaybettiklerini, eğitim yöneticileriyle ilgili sistemi kendilerinin de doğru bulmadıklarını, doğru bir yönetici atama sisteminin oturup beraberce bulunabileceğini söyledi.

Sayın Ali Yalçın’ın konuşması esnasında önce lafla sataşan ardından “İktidarın temsilcisi gibi konuşuyorsun” gerekçesiyle salonu terk eden İsmail Koncuk’un bu tavrının, nasıl bir niyet ve ruh halinin dışa vurumu olduğu üzerinde konuşmadan önce sayın Ali Yalçın’ın konuşmasını bir kez daha dikkatle dinledim. Hatta konuşmanın çözümlenmiş metnini buldum ve dikkatle inceledim.

Sayın İsmail Koncuk’un bu tavrına üzülmemek elde değil. Yüzbinleri temsil eden sendikacıların birbirlerini dinleme nezaketinden, kendisi gibi düşünmeyen insanların fikirlerini dile getirmelerine tahammül etmeyen tavırlarından, kendisi kürsüye çıktığı zaman kendisi gibi düşünenlerden gayrisine hakareti varlık gerekçesi gören anlayışa üzülmemek elde değil.

Sayın İsmail Koncuk’un Sayı Ali Yalçın’ın konuşmasında tepki gösterdiği kısım neresi. Hangi sözleri onu iktidarın temsilcisi gibi göstermiş. Ben tekrar tekrar dinledim ve okudum ancak iktidarı veya iktidarın uygulamalarını savunan tek bir sözünü bulamadım.

Öyleyse Sayın Koncuk’un bu tavrının gerekçesi ne olabilir.

Sayın Koncuk’un Memur-Sen’in ekmeğine yağ süren bu çocukça tavırlar ve şovdan ibaret çıkışlarından vazgeçmesi gerekir.

“Gelin hep beraber iktidara vuralım. Doğru da yapsa vuralım, yanlış da yapsa vuralım. Eğer benim trenime vagon olmazsan sana her türlü hakareti ederim.” anlayışından vazgeçsin.

Yetkili sendikayken savunduğu dayanışma aidatı ve toplu sözleşme oturma düzeni gibi çelişkiler ve tutarsızlıklarla dolu sendikal geçmişine ilişkin bir özeleştiri yapsın. Memur-Sen’in önlenemez yükselişinin ideolojik körlükten uzak, bu coğrafyanın ruhuna uygun, ilkeli bir duruş ve söylem geliştirmekten geçtiğini ve kendisinin bu şovmence tavırlarla bu boşluğu doldurmaktan çok uzak bir görüntü verdiğini görsün.

Yetkiden uzaklaşmalarının asıl sebebinin, her gün ülkeyi yönetenler başta olmak üzere kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret etmeyi bir sendikal gereklilik görenlerin çalışanların nazarındaki itibarsızlıklarının bir sonucu olduğunu görsün

İktidara yandaş olmakla suçladığı Memur-Sen’in iktidara yönelik eleştirilerinin daha içi dolu, rasyonel ve ayakları yere basan eleştiriler olduğunu, Memur-Sen’in çalışanların birçok hakkının müzakereyle alırken iktidarın yüzlerce hukuksuzluğunu yargı yoluyla düzelttiğini görsün.

Memura toplu sözleşme hakkının verildiği referanduma bile karşı çıkarken ülkenin kronik sorunlarına tümüne bir siyasi partinin sendikal ayağı gibi davranmayı kendisine yakıştıran bu tavrından vazgeçsin.

Kendilerinin yetkili oldukları dönemde çalışanların hiçbir hakkını alamadıklarını; çatışmadan sendikal rant devşirme günlerinin geride kaldığını, insanların kimin ne dediği kadar kimin ne yaptığına da baktığını anlayıp sendikal alandan yok olma süreçlerini hızlandıran ucuz manevralardan vazgeçsin.

Memur-Sen’in bütün işkollarında yetkili olmalarında, onların moral değerlerine bağlılıkları ve sendikalarını davaları gibi görüp canlarıyla mallarıyla ortaya koydukları çalışmaları göz ardı ederek Kamu-Sen üyeleri dışındaki bütün yöneticilerin ehliyetsiz ve liyakatsiz olduklarına yönelik aşağılayıcı tutumundan vazgeçsin.

Memur-Sen’in her geçen gün büyümekle yetinmeyip kendisini yenilediğini, kadrolarını güçlendirdiğini, kurumsallaştığını, özeleştiri yaptığını, içine, işine ve dışına yönelik vizyon geliştirdiğini görüp bu yükselmenin tesadüfi olmadığını görsün.

Sayın Koncuk’un tavrı bu olduğu sürece bu listeyi bir hayli uzatmak mümkün.

İsmail Koncuk ya çağrımıza kulak verir ve alanda karşılığı olmayan, kendisini komik duruma düşüren bu üslubu ve şovu terk eder. Ya da Memur-Sen’in önlenemezi yükselişini hızlandırarak kendi sonunu hazırlar.

Sayın İsmail Koncuk’a bu ülkenin ikinci büyük konfederasyonunun başkanı olarak şu uyarıda bulunmayı da bir görev biliyorum. Bu tribüne oynayan şovlarının prim ettiği zamanlar ve mekânlar olabilir. Ancak Memur-Sen’in çiçeği burnunda Gene Başkanı Ali Yalçın’ın sabrı ve beyefendiliğinin yanı sıra çekirdekten yetişme teşkilatçı özelliğini, gözüpek ve ilkeli duruşunu, lafını budaktan sakınmayan delikanlı mizacını göz ardı ederek atacağı adımların, kamu çalışanları nazarında kendisini çok zor duruma düşüreceğini de bilmesini isterim.

Çünkü son toplantıda Ali Yalçın’ın konuşması ve İsmail Koncuk’un salonu terk etmesinin alandaki yansıması, “Ali Başkan’ın solu tersmiş. Koncuk’u âleme madara etti ve salondan kaçırttı” şeklinde yorumlandığının da bilmesini isteriz.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #