MEB’de bir Genel Müdürlükte çay içeceğiz. Çayları getiren yirmili yaşlardaki beyaz gömlekli genç delikanlıya “Öğrenci misin?” diye sorduğumda “Hayır, mezunum Meslek Lisesi Metal Bölümünden” diye cevapladı. Bu işte en fazla asgari ücret alabileceğini, sanayide ise dolgun ücretle çok sayıda Kaynakçı ’ya ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareketle; “Sana sanayide iş bulsak buradakinden daha fazla bir ücretle çalışır mısın?” teklifime; “Hayır, Hocam ben işimden memnunum” dedi. Aslında bu vakaya benzer örnekleri artırmak mümkün. Eminim sizin çevrenizde de güvenlik görevlisi, market çalışanı, garson, şoför, temizlik elemanı hatta işsiz bir yığın meslek liseli vardır.
Peki, nasıl oluyor da esas amacı sanayiye ara eleman temin etmek olan bu okul mezunları, sıklıkla karşılaştığımız; “Kaynakçı Aranıyor”, “Tornacı Aranıyor”, “Elektrikçi Aranıyor” gibi iş ilanlarına rağbet etmeyip, sanayiye gitmek istemiyor? Ya da soruyu tersten sorarsak; “Piyasada yüzbinlerce meslek lisesi mezunu olmasına ve sanayici ihtiyaç duymasına rağmen, neden bu mezunlar sanayide istihdam edil(e)miyor? Bu konuda onlarca sebepten bahsedilebilirse de kanaatimce vaka birbiriyle alakalı 4 temel sorundan kaynaklanmaktadır. Bunları sıralayacak olursak;
1. Sosyolojik Sebep:
Meslek liseliler esasen sınırlı tarım alanları sebebiyle şehre göç eden, (ya da var olanla yetinerek göç etmeyen) ve nafakasını kazanmak için “Ne iş olsa yaparım abi” diyen inşaat işçisi, fabrika çalışanı, kapıcı, şoför, küçük esnaf, alt düzey memur, çiftçi, sanayideki kaporta ustasının çocuklarıdır. Dolayısıyla tamamına yakınının babası (veya annesi) profesör, doktor, fabrikatör, bankacı, bürokrat, sanatçı vb. dolayısıyla Beyaz Türk değildirler. Yani şehirde hayat sürmelerine rağmen, asla burjuva ol(a)mamış geleneklerine bağlı endirekt köylü çocuklarıdır. Bu emekçi Siyah Türk aileler kısıtlı gelirlerinden artırıp okullara gönderdikleri çocuklarının, istikbalde akşam eve dönüşlerini mavi yakalı olarak sanayiden değil; doktor, mühendis, akademisyen, bankacı, öğretmen gibi beyaz yakalı çalışan veya yönetici olarak hayal etmişlerdir ve de etmektedirler. Bu sebepledir ki, mesleki ortaöğretim kurumlarından mezun olan bu gençlerden, yukarıdaki sosyolojik gerekçeyle sanayinin tozlu ve paslı mekânlarına adım atmamak için direnç gösterenlerden çok azı (MYO harici) yükseköğrenim fırsatlarını değerlendirerek “Beyaz yakalı” statüsüne yönelmekte, önemli bir kısmı ise “Garson”, “Güvenlik Görevlisi”, “Market Çalışanı” gibi “Çakma beyaz yakalı” olarak hizmet sektörüne ucuz işgücü olarak katkı sağlamaktadırlar. Geriye kalanların yolu ise ara sokaklardan dolanarak yine bir şekilde sanayiye çıkmaktadır.
2. Nitelik Sorunu:
Mesleki teknik eğitimin diğer önemli sorunu ise “nitelik” sorunudur. Söz konusu nitelik-sizlik sorunu öyle bir hâl almıştır ki, günümüzde meslek lisesi mezunlarına MEB kurumları tarafından takdim edilen “Mezuniyet Diploması” ile birlikte, alan bazında bağımsız olarak işyeri açarak, işletebilmeye yarayan ve daha önce sadece fakülte mezunlarına reva görüldüğünden, piyasada “Ustalık Belgesi“nden daha forslu kabul edilen “İşyeri Açma Belgesi”ne rağmen, bazı reel sektör yöneticileri iş için kendilerine müracaat eden meslek liselilerin diploma ve sertifikaların oldukça yüksek not ortalamalarına aldırış dâhi etmeden; “Yüksek nitelikli üretim, yüksek nitelikli ara eleman ile mümkündür bre” diyerek, meslek liselilere “Çırak” muamelesi yapmakta, yüksek paralara satın almış olduğu teknoloji ürünü hassas makine ve edevatı ise ancak birkaç yıllık oryantasyondan sonra kendilerine teslim etmeyi münasip görmektedirler. Bu hikâyeleri ve daha fazlasını duyup öğrenmek istediğinizde, muhitinize en yakın küçük, orta veya büyük ölçekli sanayideki bir işverene veyahut ustaya; “Ne olacak bu meslek liselilerin hali” demeniz fazlasıyla yeterli olacaktır.
3. Mesleki Eğitim Politikaları:
Mevcut eğitim sistemi meslek lisesi mezunlarının niteliğini doğrudan etkilemektedir. Nasıl mı? Şöyle ki; Hepinizin bildiği üzere, ortaokul öğrencilerinin en az sekiz yıl hazırlanarak girmiş oldukları TEOG sınavlarında yüksek puan alan öğrenciler Fen ve nitelikli Anadolu liselerini tercih ederlerken, düşük puanlı öğrenciler de yine tercihe bağlı veya otomatikman (zorunlu olarak) “Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri"ne yerleşmektedirler. Bu öğrencilerin 9. sınıf sonunda yapılan alan seçimlerinde de bu kez diploma ve 9. sınıf ders başarı puanları esas alınmaktadır. Burada öncelikle hatırlatılması gereken husus şudur; Meslek liseleri sayısal okullardır. Matematik ve Fen dersleri altyapısı düşük öğrencilerin bu okullardan yüksek nitelikli bir ara eleman olarak mezun imkânı da mümkün değildir. Bu yüzdendir ki meslek lisesi mezunlarına bazı reel sektör tarafından yapılan “Çırak” muamelesinin dayanağı budur. Hatta daha da ileriye gittiğimizde “Nitelikli eleman sıkıntısı yüzünden, yüksek katma değer sağlayacak ileri teknoloji yatırım yapamıyoruz” diyerek yakınan nitelikli teknik ara eleman ihtiyaç sahibi işverenleri de görmekteyiz.
4. Eğitim Sisteminin Performansı (Mezunların Takibi):
Meslek liselerinin herhangi bir alanından mezun olan öğrencilerden herhangi bir dönem itibarıyla hangi oranda; SGK kapsamında alanlarında (veya alan dışında) istihdam edildikleri, ortalama aylık ücretleri, bir üst öğrenime devam ettikleri, askerlik görevinde bulunmaları veya işsiz oldukları verileri mesleki ve teknik eğitim politikalarının belirlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bu amaca yönelik olarak Bakanlıkça teşkil edilen ve meslek liselilerin mezuniyetleri sonrasında takiplerine yönelik Ortaöğretim Kurumları Mezun Takip Portalı aracılığıyla verilerin toplanma yöntemi maalesef sağlıklı değildir. Meslek liselerinden mezun öğrenciye “Portala üye ol da, karşınıza çıkan sorulara doğru-dürüst cevap ver ki, bizde bu verilerle mesleki eğitimin geleceğini planlayalım” tarzında, gönüllülük esasına dayalı bir platform. Hiç olmamasından iyi tabii, portalda iş ilanları bile var. Ancak sonuçları itibarıyla objektiflikten, dolayısıyla bilimsellikten uzaktır. Bu konuyla ilgili sübjektif bir görüş belirtmemiz gerektiğinde; “Meslek liselerinin Metal Teknolojisi alanından mezun olan öğrencilerden ancak % 10’u alanlarında çalışıyorlardır” görüşünü paylaştığım bir MTAL müdürü, “Oldukça cömertsin” dediğini de ilave edelim. Bu tahminin doğru olduğunu varsayıp genelleştirerek yorumladığımızda; Mesleki ve teknik eğitime yapılan yatırımın % 90’ının çöpe gittiği söylenebilir.
Peki, bu sorunun ne şekilde çözülebilir? MEB her öğretim yılı sonu itibarıyla, mezunların T.C. kimlik numaralarını; Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Milli Savunma Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na vererek, belirli dönemler itibarı ile mezunların; Herhangi bir fakülte veya yüksekokula devam edip etmediğini, askerlik görevinde olup olmadığını, mezun olduğu alanında veya alan dışında SGK kapsamında çalışıp, çalışmadığını ve ortalama maaşlar tespit edilerek, sistemin performansı ölçülebilir hâle getirilmiş olacaktır. Söz konusu mezun takibinin yukarıdaki koordinasyon ile gerçekleşmesi halinde, meslek liselerinde alan tercihinde bulunacak olan öğrencilere ve de velilerine doğru meslek seçiminde oldukça önemli bir fikir verebilecektir. Böylece sistemin performansı ölçülebilir hale getirilmiş olacağı gibi ayrıca sonuçlar eğitim politikalarının revizyonunda da kullanılabilecektir. Benzer uygulamayı YÖK’ün de uygulaması hâlinde Üniversite, Fakülte ve Bölümler bazında istihdam performansları belirlenebilecek, dolayısıyla üniversite tercihlerinde öğrenciler tercihlerini daha rantabl yapabileceklerdir.
2023 yılı hedeflerine güçlü şekilde ilerleyen Türkiye; Ekonomi, Ulaşım, Sağlık, Savunma gibi başarılı alanlara biran evvel *Teknolojik Kurtuluş Savaşı*nı kazanmaya yönelik “Mesleki ve Teknik Eğitim”i de ilave etmelidir. Yoksa yazının başlığı ile oyalanır dururuz.
Sağlık ve akıl hep yanınızda olsun...
*Teknolojik Kurtuluş Savaşçısı terimi Celali Yılmaz'a aittir.