Bu Öğrencilerin Umudu sizsiniz! öğretmenlerim,
İlimizin, ilçemizin bozkırlarında fabrika yoktur bilirsiniz.
Maden rezervleri varsa da biz bilmeyiz.
Denizi, limanı, öyle uçsuz bucaksız uzayıp giden Çukurova’nın hamurumsu bereketli toprakları da yoktur.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, herkesin doğup büyüdüğü memleketine karşı var olan gizli bir cazibe, bizde de memleketimize karşı mevcuttur.
Çünkü bu dağarlın ezgisini dinleyerek büyüdük.
Bu bayırlarda rüzgârların ninnisiyle uyuduk.
Her bir kayanın, her bir patika yolun ve eski çağları andıran her bir küçenin üzerimizde derin izleri vardır.
Bir düğün alayında, omuz omuza delilo, lorke, oynadık.
Kara günümüzde, mezarlara doğru katar katar dizilip son yolcumuzu o şekilde uğurladık.
İşte bütün bu anılar, bu bozkıra tutunmamız için yeter bir sebeptir.
Bu ilin, bu ilçenin tek fabrikası okullarıdır.
Ve şimdi siz, bu bozkırların esmer çocuklarına, bu okullarda geleceğini inşa etmeleri için umut olmaya geldiniz.
Kısacası, burada ağır hayat şartlarına karşı, tutunmak için dağlar bile sırt sırta vermiş durumdadır.
Onun içindir ki burada bireysel oynanan, misket zeybek gibi oyunlara rastlayamazsınız; buraların oyun menüsünde, kol kola girilerek oynanan delilo, gırani, şeyxani vardır.
Buraların dağlarından fışkıran berrak sular bile, bulduğu ilk fırsatta güneye ya da batıya kaçar. Tıpkı biraz büyüdü mü soluğu İstanbul, İzmir, Adana vb. yerlerde alan nice gencimiz, çocuğumuz gibi…
Tam bu noktada, sizlere çok ama çok çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Bu çocukları bu ülkenin herhangi bir şehrinde; işsiz, başıboş, eğitimsiz, hatta kapkaççı, yan kesici görmek istemiyorsak; istemiyorsanız lütfen onlara bir anne bir baba şefkatiyle yaklaşınız.
Siz değerli eğitim emekçilerinden isteğimiz budur; yetiştireceğiniz öğrenciler, karanlığın perdesini çürük bir patiska gibi parçalara ayırıp kendi ışığına koşan nesil olmalı.
Cehaletin, ezikliğin, çekingenliğin başkentini bilgi bombardımanına tutup tarumar etmeli.
Dokundukları her yeri; erdemin, dürüstlüğün kalesi haline getirmeli.
Gezdiğiniz sınıflarda tek damla karanlık, tek parça haksızlık kalmamalı.
Evet, böyle oğullar, böyle kızlar yetişmeli sizin dokuma atölyelerinizde.
Sadece, büyümek, anne baba olmak, bir güvercin gibi yavrularının üstünde kol kanat germek değil yetişmekten kast ettiğim nesil…
Onları, ağacın en tepesinden aşağıya atmak gibi bir şey olmalı sözünü ettiğim…
Onlar, ya öğrenmeli uçmayı ya da esaretin toprağına çakılmalı.
Evet, evet yanlış duymadınız!
Ya kelebekler gibi, onurlu bir yaşama kanat çırpmalı ya da esaretin vahşi kayalarına çarpıp oracıkta can vermeli…
Pısırık, cahil, milletin namusuna ve malına göz diken, öz değerlerden yoksun, köprü altı tinercilerin tayfasında sefil bir yaşam sürdürmektense; tosladığı kayada can verebilmeyi daha erdemli bir seçenek gören bir nesil çıkmalı tornanızdan.
Demem o ki,
Sadece, dürüst efendi; ama elindeki ekmeği bir tavuğa bile kaptıracak kadar sönük insan değil, elinizde şekillenen nesil, iyilerin dürüstlerin hakkını koruyan aslanlar olmalı.
Başkasının felaketinden menfaat arayan sefil iştahlı olmamalı…
Başkasının yangınından sigarasını yakma cüretini gösterecek kadar taş kalpli bir nesil olmamalı.
Sizin tezgâhınızdan çıkan neslin kurduğu dünya, her bedenin, her yüzün, her evladın üstünde salına salına gezebileceği bir meyve bahçesi olmalı.
Bu meyveler, bütün halkların nefesiyle kızarmalı ve kızaran meyvelere hep birlikte uzanmalı…
Paylaşımcı, insanı insan olduğu için seven bir hamurla şekillenmeli tezgâhınızdan çıkan nesil.
Hepimizin olmalı bütün şehirler, bütün yerleşimler, bütün tarlalar, bütün fabrikalar diyen bir nesil olmalı…
Adil, mutlu, üreten, müreffeh bir dünyada gözlerini açmalı bütün çocuklar, diyen bir nesil olmalı…
El ele tutuşarak yürüyebilen çocukların süslediği caddeleri olan memleketleri inşa eden bir nesil olmalı...
“Niye eliniz elimizin içinde değil, tut elimizden güzel günlere el el koşalım” diyen bir nesil olmalı yetiştirdiğiniz nesil…
Başkasının sıkıntısını duyunca; yüzü buruşan, vicdanı bir kere daha sıkışan bir kere daha can evinden vurulan bir nesil olmalı…
Sizin yetiştirdiğiniz nesil,dünyaya korkmak için değil, korkak çocuklar yetiştirmek için hiç değil; ilim, marifet, dürüstlük hak ve adalet uğruna kendinden emin adımlarla yürüyen bir nesil olmalı.
Böyle bir nesil yetiştirmeye ne dersiniz!?